sanal kumar, bahis, şans, talih oyunları ceza davaları
Bu açıdan yapılan nazari tartışmaların dikkate alınması gerekir. Esas itibariyle; kasttan doğan sübjektif sorumluluk konusunda “kastın muhtemeli olamayacağı” gerekçesiyle, doğrudan veya gayrimuayyen/belirli olmayan kast nazariyesini kabul etsek de, bugün 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 21. Fıkrasında da bilinçli/şuurlu taksire yer verildiğinden, teorik ve pratik açıdan bilinçli taksir ve olası kast tartışmasını yapmak zorunluluğu doğmuştur. Hükümlülerin açık ceza infaz kurumlarına kapalı kurumda geçirmeleri gereken sürenin 1/10’una kadar daha erken ayrılabilmesine imkan sağlayan düzenleme; 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun m.14/6 dayanak alınarak çıkarılan, Gözlem ve Sınıflandırma Merkezleri ile Hükümlülerin Değerlendirilmesine Dair Yönetmelik m.32/9’da yer almaktadır. Bu Yönetmelik hükmü; fiilen kapalı ceza infaz kurumunda bulunan, gelişim puanı 80 puanın üzerinde olan ve erken iyileşme gösterdiği kanaatine varılan iyi halli hükümlüler hakkında uygulanabilmektedir. Hükümlünün gelişim puanının 80’in üzerinde olması ve belirtilen diğer şartları taşıması halinde, mutlaka kapalı kurumda yasal olarak geçirilmesi gereken sürenin 1/10’u kadar erken ayrılma kararı verilmesi zorunluluk teşkil etmemektedir. İdare ve gözlem kurulu, hükümlünün açık kuruma erken ayrılabileceği süreyi daha az olacak şekilde de belirleyebilir. Elbette idare ve gözlem kurullarının, bu yönde verdiği kararların somut gerekçe içermesi gereklidir. Maddesi, idare ve gözlem kurulu kararlarının gerekçeli olma zorunluluğunu açıkça düzenlemiştir.
İhtiyaç duyulması halinde sayısı beşi geçmemek üzere yayıncılık faaliyetlerinin yoğun olduğu bölge merkezlerinde Üst Kurul kararıyla temsilcilik açılabilir. K) Yayın hizmetleri ile ilgili gelişmeleri takip etmek, sektöre ilişkin genel stratejileri, ortak denetim, özdenetim ve ortak düzenleme mekanizmalarını belirlemek; yayın hizmetlerinin ülkemizde gelişmesini sağlayacak çalışma ve teşviklerde bulunmak; medya hizmet sağlayıcılarının çalışanlarına yönelik eğitim ve sertifika programları düzenlemek ve sertifika vermek. (3) Üst Kurulun karasal yayın lisansı verdiği bir kuruluş bu lisans haklarını devredemez. Yayın faaliyetine devam etmeme kararı alan kuruluş, lisansını Üst Kurula iade eder. (3) Ortakları ile yönetim kurulu başkan ve üyelerinin terör örgütlerine iltisakı yahut bunlarla irtibatı olduğu Millî İstihbarat Teşkilatı veya Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından bildirilen medya hizmet sağlayıcı kuruluşların lisans başvuruları reddedilir. (5) Düzeltme ve cevap hakkına sahip olan kişinin bu hakkı kullanmadan ölmesi hâlinde, bu hak mirasçılarından biri tarafından kullanılabilir.
Maddesinde bazı suç tipleri düzenlenmiştir.5941 sayılı Çek Kanunu’nun 5. Fıkrasında; esas itibariyle karşılıksız kalan çeklere ilişkin özel bir ceza normuna yer verilmiş olup, diğer suç ve cezalar da bu ceza normu çerçevesinde düzenlenmiştir. Gerek bu yaptırımı tamamlayıcı nitelikte ve gerekse de doğrudan doğruya çeke duyulan güvenin temini açısından getirilen çeşitli suç tanımları ve yaptırımlar, Kanunun 7. Türk Hukuku’nda iki türlü arama olup, bunlar idari/önleyici arama veya önleme araması ve adli, yani suç kolluğu tarafından yapılan aramadır. “Muhafaza/koruma altına alma” olarak bilinen usul geçici olup, elkoyma öncesinde suça ve/veya yasağa konu olabilecek delil ve malların tutulmasıdır ki, bundan sonra elkoyma tedbir süreci başlar ve müsadere, yani malın mülkiyetinin Devlete geçmesi mahkeme kararı ile gündeme gelir. Elkoyma, suça veya yasağa konu olabilecek malvarlığının geçici olarak fiili ve/veya kaydi şekilde mal sahibinden veya zilyedinden alınmasıdır. Hukuk sistemimizde, “genel arama” diye bir kavram yoktur. Önleme araması; genel mahiyette yapılan arama olarak bilinse de, yine Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu (PVSK) m.9’da gösterilen sebep, şekil ve şartlarla gerçekleştirilebilir. Önleme aramasında elkoyma olmaz, sadece malın koruma altına alınması mümkündür. Adli aramada ise, işlendiği iddia veya teşebbüs edildiği iddia edilen bir suçla ve/veya faili ile ilgili makul şüphe altında bulunabileceği yerlere bakılır. Ancak adli aramada, hangi suçla ilgili arama kararı verilmişse bundan umulan, bununla birlikte bununla veya bunsuz başka suçu ilgilendiren delile de ulaşılabilir ki, bunun adına “tesadüfen elde edilen delil” denir (umulmayan delilin elde edilmesi de denilebilecek bu usul Ceza Muhakemesi Kanunu m.138/1’de öngörülmüştür). TCK’da suç tiplerine özel hükümler kısmında bir hüküm halinde yer verilirken, hakaret suçunda farklı olarak suç 125.
Federal mahkemeye tayin edilecek yargıçların sayısında değişiklik yapmaya devlet başkanı yetkilidir. Komisyonlar halinde çalışan meclis konuları oluşturur ve oylar. Kanun tasarılarını önce bakanlar kurulu görüşür, sonra bu tasarılar meclis başkanlığına sunulur. Milletvekillerinin kanun teklif edebilmeleri için en az yirmi üyenin bu teklifi imzalaması gerekir. Cezayir anayasası kanun koyucuya bırakılan alanı belirlemiştir. Kanun alanı dışında kalan hususlar cumhurbaşkanının düzenleme yetkisi alanına girer. Kanunların uygulanmasını sağlayacak düzenleyici işlemleri ise hükümet başkanı yapar.
(2) Duruşmada Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı veya yerine görevlendirdiğiYargıtay Cumhuriyet savcısı, sanık, müdafii, katılan ve vekili iddia vesavunmalarını açıklar. (2) Temyiz eden, ret kararının kendisine tebliğinden itibaren yedi güniçinde Yargıtaydan bu hususta bir karar vermesini isteyebilir. D) Mahkemenin kanuna aykırı olarak davaya bakmaya kendini görevli veyayetkili görmesi. D) Bölge adliye mahkemesi duruşmasında dinlenilmeleri gerekli görülentanık ve bilirkişiler çağrılır. (4) Sanık ve bu Kanuna göre katılan sıfatını almış olanlar ile katılmaisteği karara bağlanmamış, reddedilmiş veya katılan sıfatını alabilecek surettesuçtan zarar görmüş bulunanların dilekçe veya beyanında, başvuruya ilişkinnedenlerin gösterilmemesi inceleme yapılmasına engel olmaz. (4) Merciin, itiraz üzerine verdiği kararları kesparibahis; ancak ilk defamerci tarafından verilen tutuklama kararlarına karşı itiraz yoluna gidilebilir. (4) Zabıt kâtibi veya kurum müdürü tarafından ikinci fıkra hükmüne göreişlem yapıldığı zaman kanun yolları için bu Kanunda belirlenen süreler kesilmişsayılır. (2) Müsadere veya iade olunacak eşya veya diğer malvarlığı değerleriüzerinde hakkı olan kimseler de duruşmaya çağrılır. Bu kişiler, sanığın sahipolduğu hakları kullanabilirler. (5) Uzlaştırıcı, başvurunun yapıldığı tarihten itibaren en geç otuz güniçinde uzlaşmayı sonuçlandırır. Cumhuriyet savcısı bir defaya mahsus olmaküzere bu süreyi otuz gün daha uzatabilir.
Kanaatimizce bu karar gerekçesine de katılmak mümkün değildir. Kararda AİHM kararının kişisel olduğu, muhatabının da idari makamlar olduğu, AİHM kararına dayanılarak yargısal denetim yapılamayacağı belirtilmektedir. Halbuki oda hapsi cezasının kişi özgürlüğünü sınırlayan bir ceza olduğu sonucuna, sadece AİHM’nin yorumu ile değil, AsCK’nun 19., 21. İç hukukumuz oda ve göz hapsi cezalarını hürriyeti bağlayıcı ceza olarak kabul etmiştir. Maddesi gereği Sözleşmeye aykırı şekilde özgürlüğü sınırlanan kişilerin mahkemeye başvurma hakları bulunmaktadır. AYİM bu kararında adeta çatışmanın, iç hukuk normlarıyla AİHM’nin yorumu arasında olduğunu ve AİHM’nin yorumunun iç hukuk normlarını etkisiz kılamayacağını ifade etmektedir. Maddesini hiç dikkate almayarak hatalı bir sonuca ulaşmıştır. Ayrıca kararda eleştirilmesi gereken bir husus da, oda hapsi cezasının asıl olarak Sözleşmenin 5.
- 4551 SK’la yapılan değişiklik[236] öncesi AsCK’da yer alan disiplin cezaları; “tevbih”, “şiddetli tevbih”, “maaş katı”, “göz hapsi”, “oda hapsi”, “sıra harici hizmet”, “izinsizlik”, “katıksız hapis”[237] olarak belirlenmişti.
- Başkan ve üyelerin en az bir yıl kıta veya askeri kurumlarda hizmet görmüş olmaları, taksirli suçlar dışında bir cürüm ile hükümlü bulunmamaları, sanığın astı olmamaları ve başkanın en az yüzbaşı rütbesinde bulunması şarttır (477 SK m.4).
Halkın bu kuruluşlardaki temsilcileri olan meclislerin üyeleri tek dereceli seçimle belirlenir. Bu meclislerin en az yarısının işçi ve köylülerden oluşması anayasanın emridir. Anayasa yüksek mahkemeler arasında yargıç transferinden yetki kullanımlarına, danışma ve istînaf başvurularının usullerinden federal mahkeme başkanı ve yüksek mahkeme başkanlarının yetersizlikleri halinde uygulanacak hükümlere kadar düzenlemeler yapmıştır. Yüzyıl ortalarında (1756) başlayan Âl-i Sabâh hânedanı tarafından yönetilen bir monarşidir. Osmanlılar’ın son dönemlerinde (1914) başlayan İngiliz himayesi 1961’de sona ermiştir. Ancak 1976’da bu anayasanın bazı önemli hükümleri askıya alınarak bütün güçler yürütme organında toplanmıştır. Böylece yeni bir anayasa arayışı içine girildiği anlaşılmaktadır. Bu amaçla mevcut anayasada yapılması gereken değişiklikleri hazırlayacak bir komite teşkili öngörülmüştür. Anayasa değişikliklerinde İslâmî şeriatın ruhu doğrultusunda hareket edilmesi de istenmektedir.
Bu kapsamda hukuki pozitivizm ve tabii hukuk tartışmalarına değinilir ve adalet ile hukuk kavramı arasındaki ilişki değerlendirilir. Adalet kavramıyla ilgili adalet teorilerini de içeren anlayışlar belirtilir ve bunlarla ilgili temel problemler tartışılır. Bu çerçeve de derste; insan haklarının ahlaki- felsefi çözümlemesi yapıldıktan sonra hukuki boyutuna geçilecek ve sırasıyla; “insan haklarının tanımı”, “uluslararasılaşması”, “sınıflandırılması”, “tanınması”, “düzenlenmesi”, “sınırlandırılması” ile “ulusal ve uluslararsı mekanizmalar aracılığı ile korunması” konuları ele alınacaktır. Ders kapsamında hukukun “sosyal olgu” kimliğiyle incelenmesi esas alınmaktadır. Bu incelemenin özünü, hukuk sistemindeki kural içeriklerinin öğrenilmesini ifade eden klasik bakışın ötesine geçilerek, kurallar sistemi dışından hukuka bakılmasını sağlayan sosyolojik yaklaşım oluşturmaktadır.
Yine bu gruptaki âlimlere göre fazilet bakımından daha aşağı seviyede olan birinin seçilmesinden sonra üstün durumda bulunanın ortaya çıkması seçilenin hilâfetini geçersiz kılmaz. Hâricîler, Mu‘tezile’nin bir kısmı ve Zeydîler dışındaki Şiîler en faziletli olanın seçilmesini şart koşmuş, bu niteliği taşıyan varken taşımayanın seçilmesini câiz görmemişlerdir. Zeydîler ise bu konuda Ehl-i sünnet’le aynı görüşü paylaşmaktadır. Fazilet şartı üzerinde teoride fazlaca durulmuş olmakla birlikte uygulamada buna ne derece uyulduğu ve en faziletlinin tesbitinde hangi kriterlerin kullanıldığı ayrıca düşünülmeye değer bir husustur. Medine anayasası müslümanlarla yahudiler ve diğer din mensupları arasında yapılmış bir antlaşma mahiyetinde olduğundan Medine’de müslümanlardan başka bir cemaatin kalmadığı Asr-ı saâdet’in son dönemlerinden itibaren bu anayasa tarihî bir metin haline gelmiştir. Bunun yerine İslâm devletinin kuruluş ve işleyiş esaslarını belirleyen yeni bir metnin ortaya konmayışı, İslâm hukukunun genel yapısı ve oluşum dönemi şartlarıyla ilgilidir. Elektronik imza, elektronik ve mesafeli sözleşmeler (kurulması, genel işlem şartları vs.), internet ortamında gerçekleşen kişilik hakları ihlalleri ve sonuçları, internet servis sağlayıcıların hukuki sorumlulukları gibi bilişim özel hukukunu ilgilendiren temel konuların anlatıldığı bir derstir. Bu derste, parlamento kavramının doğuşu ve gelişimi ele alınmakta ve günümüz demokrasilerinde parlamentonun rolü üzerinde durulmaktadır. Bu uğraş içinde önce, makul ölçüde duyarlı bir demokraside bulunması gereken koşullar sorgulanmakta ve demokratik bir sistemde parlamentonun işlevleri, temsil, müzakere, yasa yapma, bütçeyi kabul etme, hükûmetin oluşturulması ve hükûmeti denetleme işlevi olarak sıralanarak, bu işlevler teker teker incelenmektedir. Daha sonra, yasama meclisi üyelerinin hukukî durumlarına geçilmekte ve bu başlık altında, milletvekili seçilme yeterliliği, milletvekilliği sıfatının kazanılması, milletvekilliğinin düşmesi, milletvekili dokunulmazlığı kurumlarıyla, milletvekillerinin malî statüleri ele alınmaktadır. Bu derste güdülen esas amaç, öğrencilere yasama organının oluşumu ve işlevleri hakkında ayrıntılı bilgi vermektir.